Manevî Arınma Mevsimi Üç Aylar
Merhameti sonsuz olan yüce Allah’ın insanoğlunun faydası için var ettiği önemli zamanlardan biri üç aylardır. Recep, Şaban ve Ramazan ayları olarak bilinen üç aylar başladığında Peygamber Efendimiz (s.a.s.); “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259) diye dua ederek, Allah’ın rahmetini talep etmiştir. Allah Resûlü’nün bu özel duasından ilham alan müminler, üç aylar mevsimini manevi arınmaya vesile kılmak için gayret ederler.
Üç ayların içinde çok önemli ve özel geceler bulunmaktadır. Recep ayının ilk Perşembeyi Cuma’ya bağlayan gecesi, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) ibadete daha çok önem verdiği Regâib gecesidir. Recep ayının 27. gecesi Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) Mekke’den Kudüs’e götürülüp, oradan da manevî yükselişini yaşadığı ve müminin miracı olan beş vakit namazın farz kılındığı İsrâ ve Miraç gecesidir. Şâban ayının 15. gecesi Berat kandili gecesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), yüce Allah’ın Şaban’ın on beşinci gecesinde dünya semasına tecelli edeceğini ve bu gecede pek çok kişiyi bağışlayacağını belirtir. (Tirmizi, Savm, 39) Bu gece aynı zamanda Ramazan ayının çok yaklaştığını ve onu karşılamaya dair planların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini hatırlatması yönüyle önemlidir. Ramazan ayının 27. gecesi ise bin aydan daha hayırlı bir gece olan ve Kur’an’ın inmeye başladığı mübarek Kadir gecesidir. Dolayısıyla üç ayların içinde dua ve tevbelerin kabul edildiği Regaib, Miraç, Berat ve Kadir geceleri gibi çok mübarek geceler bulunmaktadır.
Recep ayının başlamasıyla beraber zaman zaman oruç tutmak ve bedenen Ramazan ayına hazırlanmak gerekir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Pazartesi ve Perşembe günlerini oruçlu olarak geçirmiş ve bu günlerin faziletine dair önemli tavsiyelerde bulunmuştur. Bu sebeple sağlığı müsait olup buna güç yetiren müslümanların Recep ve Şaban aylarında Pazartesi ve Perşembe günlerini oruçlu geçirmeleri sünnettir. Bunun dışında her ayın başında, ortasında ve sonunda birer gün olmak üzere üç gün oruç tutmak güzel karşılanmıştır. Ayrıca “eyyâm-ı bîd” denilen ve Recep-Şaban aylarının on üç, on dört ve on beşinci günlerine denk gelen zamanlarda da oruç tutulması müstehaptır. Ancak Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Ramazan’ın dışındaki hiçbir ayın tamamını oruçlu geçirmediğini de hadis kaynaklarından öğrenmekteyiz. (Buhârî, Savm, 52-53; Müslim, Sıyâm, 173-79). Ayrıca Resûlullah’ın (s.a.s.) Ramazanın dışındaki en faziletli oruç olarak Şâban ayında tutulan oruca dikkat çekmesi, (Tirmizî, “Zekât”, 28) Ramazanın yaklaşmasıyla ilahi rahmetin çoğalmasına ve buna bağlı olarak hazırlıkların artırılmasına yönelik bir teşviktir.
Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın. Allah’tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdardır.” (Haşr 18) Âyet-i kerîmede yüce Allah ahirete yönelik bir sermaye oluşturulması yönünde çağrıda bulunmaktadır. Müslümanlar açısından büyük bir fırsat olan üç aylar, yardımlaşma ve dayanışma ruhunun geliştiği, cömertlik ve diğergâmlık anlayışının zirveye çıktığı bir dönemdir. Zekât ve sadakaların çokça verildiği bu dönemde, ilahi merhametin tesiriyle müslümanlar arasında sevgi ve muhabbet kapıları açılır. Kalbî tefekkürün etkisiyle müminler, kâinatın var oluş gayesini gerçek boyutuyla kavrama fırsatı elde ederler. Böylece her bir müslüman fıtratına uygun bir kulluk inşa etmenin gayretinde olur.
Üç aylar, tevbe kapılarının açıldığı, duaların kabul edildiği ve müslümanların kendilerini yeniden gözden geçirdiği bir muhasebe mevsimidir. Çok önemli gecelerin ve bereket vakti Ramazan-ı şerifin bulunduğu zamandır üç aylar. Kıymetini Kur’an ayı olan Ramazan’dan alan Recep ve Şaban ayları, mübarek Ramazan ayına özel bir hazırlanma dönemidir. Günah kirleriyle yorulan bedenler ve kararan kalpler bu mevsimde manevi bir murakabe dönemine girmektedirler. Ramazan bağışlanma ve affedilme zamanıdır. Zekât, sadaka ve hayır hasenatın çoğaldığı, Kur’an ile münasebetlerin arttığı, beş vakit namaza ilaveten teravih namazlarının birlik ve beraberlik içinde ikame edildiği bir dönemdir Ramazan. Bu nedenle inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek oruç tutanların kurtuluşa erdikleri bu müstesna zamana ulaşmak, şükredilmesi gereken özel bir ilahî lütuftur.
Üç aylar, nefis muhasebesi yönüyle de büyük önem taşımaktadır. Allah yarattığı her kulunu sorguya çekeceğinden, büyük sorgu başlamadan önce kul kendisini sorgulamalı ve hatalarını telafi etmek için çareler aramalıdır. Hayatını helal yollarla kazanıp kazanmadığını, hayır yolunda infak edip etmediğini, bir müslüman olarak öğrendikleriyle amel edip etmediğini ve ömür nimetini Allah’ın rızasına uygun tüketip tüketmediğini sorgulamalıdır. Diğer taraftan zaman ve sağlık insana ihsan edilen iki kıymetli sermayedir. Her yıl üç ayların yeniden gelmesi, bu sermayenin hızlıca tükendiğine işaret etmektedir. Buna göre ömür tükenmeden kulluk vazifemizi özenle yerine getirmeliyiz. Akrabalık hukukuna önem vermeli, komşularımızla iyi ilişkiler kurmalıyız. Kul ve kamu hakkından sakınmalıyız. Allah’ın biz kullarına olan sınırsız nimetlerini hatırlayıp şükretmeliyiz. İmtihanda olduğumuz gerçeğinden hareketle, sabırla ve ibadetlerle O’nun rahmetini aramalıyız. Elimizle ve dilimizle güven vermeli, asla sadakat ve doğruluktan taviz vermemeliyiz. Zararlı ve faydasız işlerle zamanımızı heba etmekten sakınmalı ve her türlü haramlarla aramıza engel koymalıyız. Nesillerimizi Kur’an ahlakına uygun yetiştirerek topluma ve insanlığa fayda sağlamalıyız. İşte bütün bu hususları sorumlu bir müslüman bilinciyle yerine getirmek için büyük bir fırsatın eşiğindeyiz.
Bu duygularla mübarek üç ayların başta islam âlemi olmak üzere bütün insanlığın huzur ve selametine, birlik ve beraberliğine vesile olmasını diliyor, yüce Rabbimizin bizleri Ramazanın bereketine ulaştırmasını niyaz ediyorum.
Dr. Enver POLATOĞLU
Bismil İlçe Müftüsü